بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

كَمۡ تَرَكُواْ مِن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ ٢٥

Onlar, nice nice bağları, pınarları bırakmışlardı.

– İbni Kesir

وَزُرُوعٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ ٢٦

Ekinleri, muhteşem konakları da.

– İbni Kesir

وَنَعۡمَةٖ كَانُواْ فِيهَا فَٰكِهِينَ ٢٧

Zevk ve safa sürdükleri nimetleri de.

– İbni Kesir

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا قَوۡمًا ءَاخَرِينَ ٢٨

İşte böyle. Onlara başka kavimleri mirasçı kıldık.

– İbni Kesir

فَمَا بَكَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَا كَانُواْ مُنظَرِينَ ٢٩

Gök ve yer onların helakine ağlamadı. Ve onlar, mühlet verilenler de olmadı.

– İbni Kesir

وَلَقَدۡ نَجَّيۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡمُهِينِ ٣٠

Andolsun ki; İsrailoğullarını horlayıcı azabdan kurtardık,

– İbni Kesir

مِن فِرۡعَوۡنَۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيٗا مِّنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٣١

Firavun'dan. Doğrusu o, azgın bir zorba idi.

– İbni Kesir

وَلَقَدِ ٱخۡتَرۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ عِلۡمٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ ٣٢

Ve andolsun ki; Biz, onları bile bile alemler üzerinde seçkin kıldık.

– İbni Kesir

وَءَاتَيۡنَٰهُم مِّنَ ٱلۡأٓيَٰتِ مَا فِيهِ بَلَٰٓؤٞاْ مُّبِينٌ ٣٣

Onlara ayetlerden öylelerini verdik ki; her birinde açıkça bir imtihan vardı.

– İbni Kesir

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ ٣٤

Bunlar gerçekten derler ki:

– İbni Kesir

إِنۡ هِيَ إِلَّا مَوۡتَتُنَا ٱلۡأُولَىٰ وَمَا نَحۡنُ بِمُنشَرِينَ ٣٥

O, ilk ölümümüzden başkası değildir. Ve biz, diriltilip kaldırılacaklar da değiliz.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu